Ölüm Nedir
Cennetle Cehennem arası bir çizgi
Nede Azraille Verilen Bir Mücadele
Ölüm Varlıgımın veya Yaşadıgının Bile Hissedilmemesi
Ben Karanlıgı Seçtim Hiç Degilse Ölümden Korkmuyorum
Ya Siz Benim Karanlıgımdan Bile Korktunuz
Yalnızım Ve Her Damla Kanımı izliyorum
Belki Ölecegim
Yaşama Dair Bıraktıgım İzlerim var Artık
Benden Akan Her Damla Kan.
Bu Benim Yaşamım Ölümü İzliyorum
Bıktım Artık Sizden
Dışlar Gibi Bakışlar Hayatın Sonsuzlugu
ölüm ölüm ölüm nerdesin...
Beni Bari Karanlıgımda Yalnız Bırakın
Aslında Ben Böyle Mutluyum
ölüm ölüm ölüm nerdesin...
4 Temmuz 2009 Cumartesi
Ölüm Nerdesin?..
3 Temmuz 2009 Cuma
Yeter...
Dayanamıyorum artık...
Yaşamaya,hayata,insanlara...
Herşeye...
Kim bu insanlar...
Kendini bişey sananlar...
Kendini herkesten üstün görenler...
Bıktım...
Şeytan sesleniyor uzaktan "bana katıl" diye...
Takmıyorum...
Çok garip aslında...
O kadar şey yaşadım,bünyemi o kadar zayıflattım ki...
Normalde katılırdım ama...
Takmıyorum...
Yeter...
Bitsin istiyorum...
Bu dünya,öbür dünya,insanların yaptıkları,hayat...
Sadece karanlığımı istiyorum...
Kendimle başbaşa kalmak istiyorum...
(Yemin ederim kendim yazdım :) )
22 Haziran 2009 Pazartesi
Bir Gitarın Ağlayışı...(Yanlış düşünen herkese...)

Bir Gitarın Ağlayışı
Gitarların ağlayışını duydun mu hiç?
Ama nerden duyacaksın ki...
Onlar senin için sadece bir eşya.
Ama değiller, hiçbir zaman olmadılar.
Metal dinler misin?
Cevabın "Hayır" galiba.
Tamam dinleme sana zorla dinleten yok.
Ama sana bir şeylerden bahsedeceğim...
Bazı gruplar vardı mistik olayları anlatır,
Bazıları ölen sevgiliyi,
Bazısı ise atalarını,
Ama sen ve etrafındaki çoğu insan onları hep aynı şekilde değerlendirdin...
"Satanist", "Eroinman" vs...
Nerden biliyorsun?
Hiç aralarına katıldın mı?
Ya da zahmete girip araştırdın mı?
Ordan oturduğun yerden ahkâm kesmek kolay...
Tamam, sert müzik yapıyorlar...
Tamam, bazı kötü örnekleri var.
Ama nerden biliyorsun hepsinin öyle olduğunu.
Bir olay anlatacağım sana;
Grup konserdedir, sert bir şarkı,
Her şey gayet sert,
Brutal lokaller,
Eski sevgiliye olan kin,
Bağırış çağırış,
Ama bir an gelir hepsi susar,
Herkes geri çekilir, meydan gitariste kalır.
Gitarist başını öne eğer,
Saçları yüzünün görülmesini engeller.
Sonra solosuna başlar,
Solosunu girerken gözünden bir damla yaş akar,
Sonra bir damla daha
Ve devam eder gitarist ağlar.
Gitarist ağladıkça elindeki gitara daha içten odaklanır
Ve gitarıda ağlamaya başlar.
İkiside ağlar, ağlar, ağlar...
Onları anlayanlarda fena olur,
Bazıları gözyaşlarıyla eşlik eder.
Şu satırları yazarken bende ağlarım.
Soruyorum sana;
Ben o ağlayan gitaristim,
Ya da seyircilerden biriyim,
Hatta o ağlayan elektrogitarım...
Ne diyorsun bana;
"Satanist" mi? "Ağlama" mı?
21 Haziran 2009 Pazar
Cthulhu...
Cthulhu, H.P. Lovecraft'in yarattığı "Cthulhu Mythos" undaki Yüce Eskiler'den (Great Old Ones) biridir. Cthulhu'nun devasa boyutları ve ima ettiği dehşet ilk akla gelen özellikleridir.
Cthulhu ilk olarak Lovecraft'in "Cthulhu'nun Çağrısı" (The Call of Cthulhu) (1928) isimli kısa hikayesinde görünmüştür.
Cthulhu'nun Çağrısı
Cthulhu'nun detaylı betimlemeleri heykelleri baz alınarak yapılmıştır. Hikayede ilk görünen heykel "aynı anda bir ahtapotun, bir ejderin ve bir insan bozuntusunun resimleri etli, duyargalı bir kafa gelişmemiş kanatlı, grotesk ve pullu bir bedenin üstünde duruyordu; ancak onu şok edici kadar korkutucu yapan bütün genel hatlarıydı." şeklinde tanımlanmıştır. Bir polis baskını sonrasında ele geçirilen heykel "Belirsiz antropoit hatlarına sahip bir canavar ancak ahtapot benzeri ve suratı duyargalarla dolu bir kafaya, pullu lastiksi görünüşlü bir bedene, ön ve arka bacaklarında çok büyük pençelere ve sırtında uzun, dar kanatlara sahipti." şeklinde anlatılmıştır. Cthulhu'nun kendisi sonunda göründüğünde, "yaratık bütün tanımlamarın ötesindeydi yürüyen ya da tökezleyen bir dağdı O" diye betimlenmiştir ve "gevşek pençeler"'e sahip olduğu söylenmiştir.
Cthulhu'nun Arabistan merkezli dünya çapında bir mehzebi vardır. Mehzep liderlerinin Çin dağlarında oldukları ve ölümsüz oldukları söylenmiştir.
Yüce Eskiler'in şekilli oldukları ama et ve kandan değil, madde diye tanımlanamayacak bir şeyden var oldukları, yaşamadıklarını ama ölü de olmadıkları, Cthulhu'nun büyülerinin hepsini koruduğunu ve "yıldızlar uygun konuma geldiklerinde" yeniden dünyaya çıkacakları, Mehzeb'in görevinin yıldızlar doğru konuma geldiklerinde Yüce Eskiler'i serbest bırakmak olduğu, ve Yüce Eskiler'in telepetik olup insanların rüyalarıyla oynayarak Cthulhu mehzebini kurdukları bilgilerini verir polisin sorguladığı Yaşlı Castro isimli bir mehzep üyesi.
Mehzebin baz aldığı bir de kitap vardır Necromicon adında. Necronomicon Deli Arap Abdül Alhazred tarafından yazılmıştır ve "pek çok tartışmalara yol açmış" olan "Sonsuza dek yatabilen ölü değildir, ve tuhaf uzak zamanlarda (ing. Aeons) ölüm bile ölebilir." dizelerinden bahsedilir. Mehzep ayrıca bilinmeyen bir dilde söylenen şu formülü tekrar erder: "Ph'nglui mglw'nafh Cthulhu R'lyeh wgah'nagl fhtagn", çevirisi ise aşağı yukarı "R'lyeh'deki evinde ölü Cthulhu düş görerek bekliyor"dur.
Elizabeth Bathory...
Elizabeth Báthory, (7 Ağustos 1560 - 21 Ağustos 1614) Macaristan asıllı seri katil.
Báthory, kendinden "Kanlı Kontes" olarak bahsettirmiştir. Kocası öldükten sonra büyücülükle uğraşmaya başlamıştır. At ve türevleri hayvanların kurban edildiği ayinlere katıldığı da söylenmektedir.
40 yaşına geldiğinde, yaşlanıp güzelliğini kaybedeceği telaşına düşen "Kanlı Kontes", birgün hizmetkarı olan genç bir kızın saçlarını tararken canını acıtması üzerine ona öyle bir tokat atmıştır ki, genç kızın yüzünden düşen bir damla kan Kontes'in ellerine dökülmüştür. Kontes bu kanla, kızın gençliğini ve güzelliğini aldığını zannetmiş ve uşağına emir vererek kızın bütün kanını bir küvete doldurtup "kan banyosu" yapmıştır.
Sonrasında iyice yoldan çıkan Kontes, 612 bakire kızı kaçırtıp, bu kızlara tepesinden asılı bir kafeste, işkence çektirmiş; kafesten akan kanlarla ise duş almıştır.
Yaptıkları anlaşılan Báthory hücreye kapatılmış, 1614 yılında ise hücresinde ölü olarak bulunmuştur. Şizofreni hastasıdır.
Gönderen [P.H.]Cthulhu zaman: 10:19 0 yorum
Etiketler: Elizabeth Bathory, Kan banyosu, Kanlı Kontes, Şizofreni
Darkness on Pictures
REM...
İki gece önce Cehennem'i ziyaret ettim.Tam tamına iki gece önce... 48 saat...Yanlış anlamayın; ne Tanrı, ne de melekler zorladı beni.Dedim ya,kendi isteğimle oradaydım...
Cehennem;inanın ne rivayet edildiği gibi kızıla boyanmıştı,ne de anlatıldığı gibi sıcaktı.Her yana,nereden geldiğini bilmediğim,insanı hipnotize eden bir koku yayılıyordu.Güller açmıştı dört bir yanında,kızıl denen meskenin.Ne var ki kokunun kaynağı onlar değildi.Biliyordum...
...Yürümeye başladım,insanoğlunun korktuğu mekanların belki de en alasında;sevinçle,gülümseyerek...
Ölüleri dans ederken gördüm.Huzurluydular,mutluydular...Elimi kaldırarak selam verdim onlara.Gülümseyerek karşılık verdiler bana...
Kafamın içinde,ta derinlerde bir yerlerde sesler dolanıyor.Sanki biri benimle konuşuyor gibi...Bu sesler öylesine derinden geliyor ki anlayamıyorum duyduklarımı ya da duyduğumu sandıklarımı...İlerlemeye devam ediyorum;biraz tedirgin,biraz korkmuş...
Ansızın,gözlerimi çevirdiğim her yerde inanılmaz güzellikte renkler görmeye başlıyorum.Birbiriyle iç içe geçmiş,birbiriyle sevişen,dans eden renkler...Üzgünüm,bunları size tasvir edemeyeceğim.Çünkü hiçbiri dünyevi renkler değiller.Ama bana inanın dostlarım,hepsi her insanın gözlerini yaşartacak kadar güzel.Hatta sizlere bu kadar güzelliğin ve estetiğin,bir fani için fazla olduğunu söylemeliyim."Söz ettiğim renk cümbüşü,acaba meleklerin kendi aralarında oynadıkları bir oyun muydu" diye düşünmeden edemiyorum... Ya da belki de meleklerin gizli bir lisanı vardı.Birbirleriyle böyle konuşuyor,böyle anlaşıyorlardı.Renklerle,dans eden renklerle...
Ne kadar zamandır buradayım bilemiyorum.Ama bu ziyaret hiç bitmesin istiyorum.Cehennemdeyim ve gülümsüyorum.Olacak iş değil... Kendi kendime,"bu kadim mekanla ilgili bana anlatılanların tümü yalanmış" diye söyleniyorum.
Bir de kafamın içinde duyduğum şu sesler olmasa.Derinden gelen fısıltılar... Yavaş yavaş netleşiyorlar gibi.Ama yine de yetersizler,anlayamıyorum...Fısıltılar,fısıltılar...Derinlerden gelen...Sanki benimle konuşmaya çalışan biri var beynimin içinde...
Yoluma devam ediyorum...Uzaklarda,Cehennem'in başrol oyuncusunu görüyorum.Göz göze geliyoruz ve koşar adımlarla birbirimize doğru ilerliyoruz.Alevden bir etek giymiş;sarılıyor bana,ateşli bir öpücük veriyor ve bir anda kayboluyor.Meğer şeytan bir ilaheymiş...
Peşi sıra,kafamın da içinde yankılanan fısıltılar iyiden iyiye netleşmeye başlıyor.Evet,biri benimle konuşuyor.Bu seslerin gerçekte var olduğuna seviniyorum.Çünkü,aksi taktirde aklımı kaçırdığımı düşünmeye başlayacaktım...
"Kimsin?" diye soracak oluyorum kafamın içindeki fısıltıların sahibine;"korkma,ilerlemeye devam et,seninle birlikteyim"diyor bana... Kalp atışlarım hızlanıyor,soluk alışverişim düzensiz.Bu durumu fark etmiş olsa gerek ki "fısıldayan","Yavaş ve derin nefes al."diye ekliyor... Nereye gidiyoruz soruma ise verdiği cevap,"Göreceksin." oluyor.Küçük adımlarla ilerlemeye devam ediyorum.Düşünmeye başlıyorum;neler oluyor,neler oluyor..."Huzurlu ol misafir,düşünme." diye buyuruyor bu kez de fısıltıların sahibi...İrkiliyorum...
Ardından bir anda,kafamdaki seslerin sahibiyle hiç konuşmadığımı fark ediyorum.Düşüncelerimi okuyup beni izlediğini anlamam da hemen arkasından geliyor... Tanrı varmış diyorum kendi kendime.Ve mutlu oluyorum.O'na inanıyordum,O'nu biliyordum.İnancımı seviyorum,"inandığımı" seviyorum...
Sanırım artık sesler,fısıltılar yok oluyor.Yolun sonuna geldiğimi hissetmeye başlıyorum.Çevreme bakıyorum,renkler solmaya başlıyor.Bir adım atıyorum,her yer simsiyah.Bir adım daha,yine karanlık... Sonra beyaz,bembeyaz... Sonra aydınlık...
Gözlerimi açıyorum,odamdayım.Duvardaki Cehennem tablosuna bakıyorum bir süre... Ve tekrar kapatıyorum gözlerimi...
Not:REM uyku evrelerinden biridir.Rüyalar genellikle uykunun bu aşamasında görülür.
Not 2: Bu yazı LEVEL dergisinin şubat sayısındaki Altıgen adlı köşeden alınmıştır.Yazan Doruk Akyıldız.








